Couture şovlarını geride bırakalı çok oldu, moda haftalarının da o yoğun temposundan çıktığımıza göre aradığımız defileleri Resort koleksiyonlarında bulabiliriz. Bazılarına göre çok gereksiz, bazılarına göre ise bir görsel şölen olan resort koleksiyonlarının asıl çıkış amaçları aslında tam da adlarına uygun. İster resort, isterseniz de cruise adını verin; bu koleksiyonlar Mayıs ile Haziran arasında birçok lüks giyim markası tarafından gösterilen, moda haftalarına bir nevi hazırlık niteliği taşıyan koleksiyonlardır.’ Cruise/Resort’ aslında tasarımcıların, müşterileri sıcak iklimlere tatile çıkarken almaları için tasarlanan koleksiyonlar. Fakat, günümüzdeki anlamı bunun çok ötesinde. Eda Çakmak’ın da yazısında açıkladığı gibi bir ‘ara’ koleksiyon görevi gören resort koleksiyonları, hem raflardaki en uzun süre kalan ürünleri oluşturuyor, hem de tasarımcıların asıl koleksiyonlarına katmayı planladıkları parçaları önceden test etmesine yarıyor. Günümüzde resort koleksiyonları tasarımcılara moda haftalarına kıyasla daha fazla özgürlük veren koleksiyonlar.
Resort koleksiyonlarındaki en önemli noktalardan biri de yer seçimi. Moda haftalarında çok esnekliği olmayan markalar, Resort koleksiyonları ile tüm yaratıcılıklarını kullanabiliyorlar. Tıpkı Chanel’in geçen sene Küba’da yaptığı defilesi ve Louis Vuitton’un Rio de Janeiro’daki nefes kesen defilesi gibi. Peki bu sene resort koleksiyonlarında neler oluyor?
Chanel
Bu seneki Chanel Resort defilesini iki kelimeyle özetlememiz gerekirse Antik Yunan olur. Geçen seneki Havana konseptinden sonra Lagerfeld, bu seneki ilhamını Antik Yunan’dan almış. Paris’teki podyumun antik kentleri anımsatması için 11 adet sütunun yanı sıra her bir detay düşünülmüş. Peki bu temanın ilhamı nereden geliyor? Coco Chanel’in kendi apartmanında bir venüs heykelinin önünde zamanında verdiği poz, 2017’nin Karl Lagerfeld’ine ilham olmuş.
Gelelim kıyafetlere, açıkçası klasik, her zaman görmeye alıştığımız Chaneller yürüdü podyumda; fakat yine de parçalardaki ‘resort’ havasını hissedebiliyorduk. Tek bir farkla, gladyatör sandaletleri ve antik dönemden ilhamlı saç aksesuarlarıyla.
Louis Vuitton
Dolce& Gabbana’nın Alta Moda’sında sonra bu sefer yine bir Japonya var gündemimizde. 2018 Resort koleksiyonunu Japonya’nın Kyoto şehrinde sergilemeyi seçen Dior, şaşırtmayarak bu seferki cruise koleksiyonunu da modern bir arkaplanda sergilemeyi tercih etmiş. Kyoto’daki Miho Müzesinin önünde gösterilen koleksiyon, hem modern mimarisi hem de doğayla bütünleştiği bahçesiyle tam bir Louis Vuitton resort mekanı olmuş.
Kyoto şehrinin anlamı aslında Nicholas Ghesquire’e göre oldukça özel. 20 yıl önce dünyayı gezmeye ilk başladığı yerlerden biri olan Kyoto, hala tasarımcıya en çok ilham veren şehirler arasında. Tıpkı Dolce&Gabbana’nın yaptığı gibi, bu defilede de pek çok Japon manken yer aldı. Kıyafetler ise tanıdığımız Louis Vuitton çizgisinde olmakla beraber Japon dokunuşları da içeriyor. Japonların tarihsel olarak Obi adını verdiği kimonoları bağlamak için kullandıkları kemerler ve bir başka gelenek olan Kabuki maskelerinin Ghesquire dokunuşlarıyla yeniden hayat bulması etkileyici noktalar arasındaydı.
.
Dior
Resort koleksiyonlarını çok fazla takip etmiyorsanız bile, bu seneki Dior’un showuna mutlaka rastlamışsınızdır. California’da bulunan Las Virgenes açık kanyonunda düzenlenen show için son zamanlardaki en etkileyici resort showlarından diyebiliriz. Bu ıssız, yarı çölümsü vadi daha önce pek çok film setine de ev sahipliği yapmış. Resort koleksiyonlarının en merak edilenlerinin başında gelen lokasyon ve neden seçildiğidir. Maria Grazia Chiuri ise lokasyonun yerinin Dior’un başına gelmeden çok önce belli olduğunu söyleyip, pası markaya atıyor.
Hollywood’a yakın olmasının yanı sıra doğanın içinde olan bu mekan kıyafetlerle de uyum içindeydi. Toprak tonlarının ve kırmızıların hakim olduğu koleksiyonda vahşi batı havası yoğun şekilde hissediliyordu. Modernize edilmiş bu vahşi batı görüntüsünde yer yer tarot ilhamlı printler kullanan Chiuri koleksiyon ile kuşkusuz herkesden geçer not aldı. Defilenin en etkileyici yanı ise, mankenlerin yürüdüğü sırada güneş batışında Dior balonlarının havalanması oldu.
Modanın üç büyüklerinin resort defileleri böyle geçerken, markaların her geçen sene resort anlamında yaratıcılıklarını daha da zorladıklarını görüyoruz. Kimilerine göre bir külfet, kimilerine göre ise lüks markaların kimliklerini bulduğu bu resort koleksiyonlar acaba bundan sonra nasıl şekillenecek?