Denim, yaşayan bir kumaş olma özelliği ile moda alanında çok farklı yeri olan bir materyal. Sezonsuz ve zamansız olması onu trendlerden öte bir değerde tutmakta. Giorgio Armani’nin, “Denim modada demokrasiyi temsil eder” deyişi bir tesadüf değil. Türkiye, denim kumaş ve konfeksiyon üretim ve ihracatı açısından global olarak önemli bir yere sahip. Sadece hacim açısından değil, inovasyon açısından da sektörün önde gelen markalarının tedarik zincirlerinin önemli bir halkası.Bu bilinç ile, denim endüstrisindeki güncel değişimlere ve sürdürülebilir denim alanındaki yeniliklerden bahsetmek istedik.
Denim modada demokrasiyi temsil eder
Denim uzun ömürlü bir moda parçası olmasına rağmen, malesef günümüz tüketim gerçeklerine yenik düşmekte. Son yıllarda global denim sektöründe, hem tüketim hem de üretim açısından talep fazlası söz konusu. Moda kurallarını ve alışkanlıklarını değiştiren Inditex, H&M, Topshop, Uniqlo gibi hazır giyim markaları, denim alanında da büyük etki yaratmış durumda. Marka segmentasyonunu tümüyle değiştirerek hızlı tüketim, moda sahnesine denimi de getirmiş durumda. 5 sene önce trendleri belirleyen denim markaları ise ( Replay, Diesel, G star gibi … ) son dönemde satış kayıpları ve gelecek endişeleri yaşıyorlar. Hatta denim tarihçesinde önemli yeri olan bazı markaların moda sahnesinden yok oluşunu da üzülerek takip etmekteyiz.
Bu durumdan en çok etkilenen, denim sektörünü özel kılan İtalyan marka ve üreticiler ise ticari baskılara yenik düşerek, genel ortama ve hıza ayak uydurma çabasındalar. Tüm bu perakende gerçekleri ve hızlı moda akımları, beraberinde kalite ve maliyet düşürme zorunlulukları ve üretimin haritada yer değiştirmesi ihtiyaçlarını da beraberinde getiriyor.
Hızlanan Moda Sektörünün Çok Ağır Bedelleri Var
Kopenhag’da mayıs ayında yapılan sürdürülebilir moda zirvesinde çok çarpıcı bazı rakamlar paylaşıldı. Nüfus artışı ve tüketim bu hızla devam eder ise, 2030 yılına kadar toplam giyim tüketimi 63% oranında artış gösterecek ve; 62 milyon tondan 102 milyon tona çıkacak. Mevcut duruma bakacak olursak, dünyadaki toplam atık alanlarının 5%’ini tekstil ürünlerinin oluşturduğu biliniyor. Bu rakamlar hem ihtiyaç fazlası üretimin hem de tüketim çılgınlığının alarm seviyesinde olduğuna işaret ediyor. Bu ayrıca uzun zamandır tartışılan yeni iş modellerinin devreye alınması ve yaygınlaşmasının ne kadar aciliyet kazandığının da göstergesi.
Alışılagelmiş doğrusal iş modelinin yerine, yeniden kullanmaya odaklanan döngüsel iş modeli, atıkların da sürece dahil edilerek yeni ürünler kazanılmasına ve bu döngünün devamlılığı esasına dayanıyor. Tüm bu iş modellerinin ötesinde, sorunun ana kaynağının ihtiyaç fazlası üretim ve tüketim eğiliminde yattığı, Greenpeace’in mayıs 2017’de paylaşılan raporunda en çok öne çıkan tesbitti. Büyük perakande grupların satış fazlası stokları imha yolları ile ilgili duyulan haberler de bunu teyit ediyor.
Özellikle söz konusu denim üretimi olduğunda, indigo boyama tekniği çevreye en çok zarar veren materyal. Bir denim pantolonun üretiminde, yaklaşık 3000 litre su ve 2 kg kimyasal kullanılmakta. Ayrıca ana hammadde pamuk uretimindeki unsurlar da eklendiğinde, alternatif üretim ve elyaf teknolojileri üzerinde düşünmek kaçınılmaz oluyor. Tüm dünyada tarımda kullanılan zararlı gübrelerin 6%’sının pamuk üretiminden kaynaklandığı biliniyor. Pamuk üretimi ve kullanımına dair aktif çaba içinde olan ve yeni bir tanım yaratmış olan bir girişim var: İyi Pamuk Uygulamaları Derneği.
İyi Pamuk Uygulamaları Derneği
İyi pamuk uygulamaları derneği , BCI ( bettercotton.org ) üreticiden perakendeye birçok grubun ortak hareket ederek, pamuk üretiminin olumsuz çevresel ve sosyal etkilerini azaltmayı ve sektörün geleceğini güvenli hale getirmeyi amaçlayan, uluslararası bir kuruluş. Ana hedef; 2020 ‘ye kadar toplam pamuk üretiminin 30%’unu “iyi pamuk” standartlarına ulaştırmak olarak belirlenmiş, ve bu hedefe yönelik çalışmalar global markalarda yayılarak devam ediyor. Pamukla ilgili bu çabalar devam ederken, bazı marka ve üreticiler ise, pamuksuz denim kumaş üretimine yönelik teknolojiler üzerinde çalışmakta. Mesela İsviçreli marka Freitag’ın İtalyan kumaş üreticisi ile beraber çalışarak yarattığı pamuksuz denim F-abric koleksiyonunda, kumaşlar keten, kenevir ve modal gibi doğal elyaflar kullanılarak dokunmuş. Boyama tekniğinde de indigo yerine benzer görüntü veren indantren boya teknolojisi uygulanmış.
Marka ve perakende dünyasında, mağazalarda geri dönüşümü teşvik edici kampanyalar ve sürdürülebilir koşullarla üretilmiş ürün gruplarını vurgulamak gibi uygulamalar giderek artıyor.
Söz konusu sürdürülebilirlik olunca akla ilk gelen denim markası, şüphesiz İsveç’li Nudie Jeans. Marka kurulumundan itibaren, tüm üretiminde organik pamuk kullanımı ve transparan tedarik kuralları ile sektörde bir sayfa açtı. Şu an mağazalarında bir yeniden kullanım ve tamir bölümü mevcut. Burada hikayesi olan 2. el denimler satın alabiliyor veya kendi deniminizin ömrünü uzatmak için tamire götürebiliyorsunuz.
Amaç, daha az tüketimi desteklemek !
Bu alanda iddialı başka bir marka olan Patagonia ise “Don’t buy this jacket” ( bu ceketi alma ) kampanyası ile, tüketimi azaltmayı teşvik ediyor.
Bir diğer dikkat çeken ve yeni iş modeli yaratan marka ise, MUD jeans. Tüm üretim zinciri dışında paketleme ve lojistikte bile döngüsel modeli uygulayan bu marka, aynı zamanda çok değişik bir model de tanımlamış:
“LEASE A JEANS” kampanyası ile, yeni bir jean satın almak yerine, aylık süreyle kiralayabiliyor ve sonrasında geri gönderebiliyorsunuz.’
Oyunu esas değiştirecek olan ise, tüketicinin bilinçlenmesi, ihtiyaç fazlası tüketimin azalması ve sürdürülebilir moda markalarının tercih edilmesi olacaktır.
Gunumuzun en cok dikkat ceken konularini etkili ve kolay anlasilir bir dille anlatmis. Umarim biz tuketiciler daha da algimizi ve aksiyonlarimizi dogru sekilde kullanabiliriz.
Gercekten acık dille durumu özetlemişsin Sinem
Eline sağlık
Bizler bu bilince ulaştıkça sektör genişleyecek