Moda Dünyasının Önemli Kaybı: Azzedine Alaïa

Geçtiğimiz cumartesi moda camiası tüm saygı ve şükranlarını onun için sundu. 80’lerin unutulmaz ismi, en ikonik modacılardan biri Azzedine Alaïa, kalp yetmezliği sebebiyle 77 yaşında aramızdan ayrıldı. Tunus doğumlu Fransız modacı vücudu sımsıkı saran, kusursuz kalıplı ikonik örme elbiseleri ile dönemine damga vurmuştu.

Azzedine Alaia, vücudu saran örme elbiseleriyle döneme damgasını vurmuştu

Onun bu üstün terziliği ve titiz çalışması kısa sürede dünya çapında adını duyurmuş ve Madonna’dan Michelle Obama’ya kadar bir çok ünlü isim onun kıyafetlerini giyer olmuştu. Bir heykel titizliğiyle kıyafetlerini tasarlayan Alaia aslında bu tanımdan çok da uzak değil.

Kendisi sanat eğitimine Tunus sanat okulu École des Beaux-Arts’da heykel bölümünde eğitim alarak başlamış. Sonrasında kendi deyimiyle harika bir heykeltraş olamayacağını anlayınca yön değiştirmiş, eğitimini dahi tamamlamadan modaya geçiş yapmış. Bundan sonra ise kariyerinde ilk önemli adımı Christian Dior’da çalışmaya başlayarak attığını görüyoruz.

Michelle Obama, Alaia elbisesiyle

1957’de Paris’e yerleşen Alaïa’nın profesyonel tasarımcılık ışığının parlamasıysa 70’lerin sonlarına dayanıyor. İlk hazır giyim koleksiyonunu 1980 yılında çıkardıktan sonra moda takvimi onu bir daha hiç alakadar etmiyor. Koleksiyonlarını belirli sezonlarda değil, hazır oldukları zaman göstermeyi tercih eden Alaïa, en son defilesini 2011 yılında sunmuştu. Fakat şu bir gerçek ki moda dünyasında bu denli saygınlık kazanmak sadece tasarımla olacak iş değil. Alaïa’da çok daha fazlası, kendine münhasır bir tarz vardı. Bu, tasarladığı kıyafetlere de çok açık bir şekilde yansıyordu. Paris’de öğrendiği kusursuz teknik bilgisi, terzilik konusundaki üstün yeteneği ile döneminin en yenilikçi tasarımlarına imza attı. Kıyafetleri ikinci bir cilt gibi vücuda oturuyor ve kumaşlara tıpkı bir heykel gibi form verebiliyordu. Bu uzun ve başarılarla dolu hayatı bir kaç paragrafa sığdırmak elbette ki kolay değil.

 

“O modanın kusursuz tarafıydı. Sanat, couture, ustalık ve kusursuz teknik. Hem özgürlüğü, hem de profesyonelliği bu kadar iyi dengeleyen başka bir tasarımcı yok. Her şeyden de öte, çok iyi bir arkadaştı…”

 

Bu yüzden onun bu serüvenini belki de en iyi özetleyen Kering’in CEO’su François-Henri Pinault’un şu sözleri oluyor: “O modanın kusursuz tarafıydı. Sanat, couture, ustalık ve kusursuz teknik. Hem özgürlüğü, hem de profesyonelliği bu kadar iyi dengeleyen başka bir tasarımcı yok. Her şeyden de öte, çok iyi bir arkadaştı…”

Seda Balatekin

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Tekstil ve Moda Tasarımı bölümünde okuyorum. Son zamanlarda ağırlıklı olarak styling ve moda editörlüğü alanlarında çalışıyorum.

Henüz Yorum Yok

Cevap Bırak

E-Posta adresiniz yayımlanmayacak.