Modaya her zaman ilgim vardı. Fakat modanın tasarım kısmında olmak istemediğim için bu tutkuma direndim. Yıldız Teknik Universitesi’nde İktisat okumaya başladım ve ekonominin içine daldıkça modayı bir de bu yönünden keşfetmem gerektiğini, modanın sadece tasarım yapmaktan ibaret olmadığını düşünmeye başladım. Arkadaşlarımın ve ailemin de desteğiyle bölümümle modayı birleştirmenin en güzel yolunun Moda Ekonomisi üzerine araştırmak olduğunu farkettim. Lisans bitirme tezim ile merak sardığım bu konu araştırmaya başladıkça daha da ilgimi çekmeye başladı.
Moda Ekonomisi
Moda Ekonomisi Türkiye’de pek konuşulmadığı için dünyadan örnekler bulmaya, makaleler okumaya başladım. Moda yatırımcıları ve moda marka ilişkisi ile de o zaman tanıştım . Bu süreçte benim 4 sene boyunca öğrendiğim iktisat kuramlarının aslında moda ile nasıl bağdaştığını gördüm. Daha sonra tezimin esas amacı olan moda sektörünü ele almaya başladım.
Moda sektörü ekonomiyle çok iç içe olan bir sektör. Moda markalarının yarattığı ekonomik güç dış ticarette ya da ülkelerin kalkınmasında önemli rol oynuyor. Sektörün katma değer oluşturduğu en önemli kısmı markalaşma süreci. Marka ekonomisi, üretimden sonra ortaya çıkan değer zincirinin içinde var olan iktisadi işlemlerden ve bu işlemlerin oluşturduğu katma değerden oluşuyor.
Sektör analistlerine göre, Amerika’da moda için yıllık harcanan miktar 250 milyar dolardan fazla. Modanın global değeri ise 1.2 trilyon dolar. Ekonomi canlı da olsa durgun da, moda hep bir şekilde etkileniyor. Moda sektörü,bir model veya renk belirlendiğinde tüketim trendlerini anında etkiliyor. Bu yönüyle ekonomik açıdan oldukça önemli ve katma değeri yüksek olan bir sektör.
Schiaparellli’nin bu konu ile ilgili söylediği
“Kriz zamanlarında moda isyankardır” sözünü çok seviyorum. Örneğin, 2008 yılının son çeyreğinde yaşanılan, 2009 yılında da devam eden krizde moda sektöründe bulunan markalar büyük indirimler yaparak tüketimi canlı tutmuş ve sıcak para akışını sağlamıştı.
Yine bu dönemde moda sektörü beklenmedik bir şekilde gösterişe ve canlı renklere öncelik verdi. Bu gibi durumlarda hayranı olduğum Coco Chanel’in
“Moda sadece elbiseler ile varolmaz. Moda gökyüzünde, moda sokakta, moda düşüncelerimizde ve yaşadıklarımızdadır” sözünü hatırlarım. Çok ilginçtir ki tezimi araştırırken, Yeni Aktüel Dergisi’nde (175.sayı) moda tasarımcılarının ekonomik kriz ile modayı ters orantılı yorumladıklarını okumuştum. Örneğin moda ne kadar ihtişamlıysa ekonominin o kadar gerilemesi beklenmekteydi. 1600’li yıllarda Avrupa’daki moda trendleri büyük şapkalar, gösterişli kiyafetlerdi. O dönem ekonomisi incelendiğinde ise yoksulluğun ön planda olduğu görülür. Bu tanımları yansıtmayan Coco Chanel ise, savaş zamanlarında ekonominin bozulmasından dolayı kumaş masrafını azaltarak etek boylarını kısaltmış ve günümüzde ikonik bir etek olarak bilinen “Chanel boy etek” ortaya çıkmıştır.
Bugün moda sektörü eskisinden daha da gelişmiş durumda. Moda tasarımı okulları, reklamlar, tasarımcıların artışı, internet üzerinden verilen moda workshopları, moda sekötü ile teknolojinin birleşmesi gibi unsurlar küresel moda sektöründe rekabeti her geçen gün daha da arttırıyor. Modanın günümüz ve yakın gelecekteki evrimi ise giyilebilir teknolojilerin moda sektörü ile birleşmeye başlaması. 2014 yılının cirosu 4.6 milyar dolar. Juniper Research araştırma şirketinin yayınladığı rapora göre 2016 yılı için bu cironun üç katına çıkacağı belirtiliyor ve 2019 yılı için 53.2 milyar dolarlık pazara ulaşacağı öngörüleri bulunmakta.
Modanın zamanı yok. Çünkü moda hayatın her zamanında var. Ekonomiyi de ayakta tutan bir sosyo-kültürel etki moda. Bu nedenle tüketim trendlerini etkileyen moda sektörü, ekonomi içinde diğer sektörlerden ayrışıyor. Ülkelerin ihracat ve ithalat yapma durumlarını bile etkilemesi modanın ekonomideki pazar payının ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.
Modaya hiç bu açıdan bakmamıştım. Teşekkürler Damla , diğer yazılarını sabırsızlıkla bekliyorum 🙂