Moda dünyasındaki gelmiş geçmiş en büyük tasarımcılara hergün gıptayla bakıyoruz, idol olarak görüyoruz. Fakat onlar da bir zamanlar hedeflerini gerçekleştirme hayaliyle okul sıralarındaydı.
İstedikten ve inandıktan sonra herşeyi başarabileceğinizin kanıtı olan ünlü tasarımcıların mezun oldukları okullar:
John Galliano
2011 yılında yaşanan skandal sonrası Dior’dan uzaklaştırılan ve tam 4 yıl sonra Maison Margiela ile küllerinden yeniden doğan Galliano, Saint Martins School of Art‘ta Moda Tasarımı okudu.
1984 yılında Central Saint Martins’den mezun olan John Galliano, « Les incroyables » isimli mezuniyet koleksiyonuyla dikkat çekmişti.
Tom Ford
New York Üniversitesi’nde sanat tarihi eğitimi üzerine Parsons School of Design‘da mimari okumaya başlayan Tom Ford, Parsons’ın New York kampüsünden sonra , son senesinde Paris kampüsünde eğitimine devam ederken moda aklını çeldi ve böylece moda sektörüne girmiş oldu. Kendisi bu ani değişimi şöyle açıklıyor:”Bir sabah uyandım ve düşündüm: Ben ne yapıyorum?”
Mimari nasıl desem..ciddi bir iş. Farkettim ki moda, sanat ve ticaret arasındaki dengeyi sağlıyor ve böylece kararımı vermiş oldum”
Stella McCartney
44 yaşındaki İngiliz tasarımcı da Central St Martins mezunu.
Okulunun onun için tam bir dönüm noktasını olduğunu her fırsatta dile getiren McCartney, St Martins’te eğitim almak isteyen yetenekleri gençlere burs imkanı sağlıyor.
Alexander Wang
1983 doğumlu Amerikalı tasarımcı Alexander Wang, 19 yaşında New York’a taşınıp Parsons’ta eğitim almaya başlamış. Parsons’ta geçen 2 yıl sonrasında kendi markasını kurmaya karar veren Wang, 2007’de sunduğu ilk hazır giyim koleksiyonu sonrası CFDA (Amerika Moda Tasarımcıları Birliği) ödülünün sahibi oldu.
Kris Van Assche
2007’den beri Dior’un erkek koleksiyonlarının Artistik Direktörü ve ismini verdiği Kris Van Assche’nin kurucusu olan tasarımcı, 1976 Belçika doğumlu. Antwerp Royal Academy of Fine Arts’ta moda tasarımı üzerine eğitimini tamamladıktan sonra Paris’e taşınarak kariyerine başladı. En iyi moda okullarından birinde eğitim alan Kris Van Assche, o yılları şöyle anlatıyor:”Girmek bir hayli zordu. 65 kişi başladığımız eğitimin 4.senesinde sadece 7 kişi mezun olabildik. Sonrasında çok uzun süre asistanlık yaptım. O da benim için okul gibiydi. Yani Akademi’nin belki de en iyi yanı gerçek hayattaki zorluklar öncesinde bir test görevi görmesi ve sizi hayatın gerçekliğine ve zorluğuna hazırlaması.”
Christopher Bailey
1971 doğumlu İngiliz tasarımcı, Burberry’nin Kreatif Direktörü ve aynı zamanda 2 yıldır Genel Müdürü. Çocukken mimarlık ona daha sıcak gelse de tasarım ve modaya olan ilgisini farketmesiyle bu konuda eğitim almaya karar verdi. Royal College of Arts’ta moda üzerine yüksek lisans yapan Bailey’nin keşfedilme hikayesi ise kıskanılası: Henüz öğrenciyken portfolyosunu Donna Karan görür; çok etkilenir ve mezun olduğunda onunla New York’ta çalışmasını teklif eder. Sonrası ise hepimizin bildiği başarı dolu bir kariyer.. Donna Karan’da geçen 2 yıl, sonrasında Tom Ford ile Gucci’de geçen 5 yıl ve 2001’den bugüne Burberry’nin başarısının arkasındaki en önemli etken.
Riccardo Tisci
İtalyan tasarımcı Riccardo Tisci de sanat ve tasarıma çocukluğundan beri ilgi duyanlardan. O zamanlar yaşıtları gibi oyun oynamaktansa, evde çizim yapmayı ya da annesiyle bahçenin tasarımı konusunda çalışmayı tercih ettiğini söyleyen Tisci, 11 yaşında okuldan ayrılıp, Milano’da sanat eğitimi veren bir okula yazılmış. 9 kardeş olarak durumu çok iyi olmayan bir ailede büyüyen tasarımcı, Milano’da moda okumanın sadece zenginlerin yapabildiği birşey olduğunu anlayınca, tek çare olarak Londra’ya taşınmayı görmüş. Gerekli parayı biriktirmek için kumaş tasarımından, otelde temizlik görevlisi olarak çalışmaya kadar her türlü iş fırsatını deneyen Tisci tesadüfen London College of Fashion‘ın ücretsiz bir kısa kursuna katılır ve oradaki öğretmeni vasıtasıyla yeteneği keşfedilir. Sonrasında burslu olarak Central Saint Martins’te eğitim alan ve 1999’da mezun olan tasarımcı, azmin başarıyı nasıl getirdiğinin göstergesi ve 2005 yılından beri Givenchy’nin Kreatif Direktörü.
Aslında görünen o ki; imkansız diye birşey yok, istemek ve karar vermek başarmanın yarısı. Belki de bir sonraki yazımızda paylaşacağımız başarı hikayesi sizinki olacak.